“Türk Sanat Müziğinin Kalbi; Emin Ongan Üsküdar Musiki Cemiyeti”

Emin Ongan Üsküdar Musiki Cemiyeti İcra Heyeti Şefi Alaeddin Pakyüz,  cemiyetin tarihinden ve şu anki durumundan söz etti. Cemiyet, Müzeyyen Senar’ları, Tarkan’ları büyütmüştü. Tarihe adını kazıtmış bestekârlar, sanatçılar hep orada yetişti ve yetişmeye devam ediyor.

Üsküdar Musiki Cemiyetine ne zaman katıldınız? Hangi görevlerde bulundunuz?

“Ben Elazığlıyım ve Elazığ Musiki Konservatuarı Derneği’nin kurucularından biriyim. Çocukluğumdan beri müziğin içindeyim. Üsküdar Cemiyetini çocukluk yıllarımdan biliyorum. 1978 yılında cemiyete Emin Ongan’ın öğrencisi olarak başladım. 1979’da ut,  1980’de Solfej Hocası olarak öğretim kadrosuna katıldım. 1985 yılında ise yönetim kadrosuna alındım. Şu anda 2. başkan olarak görev yapıyorum.”

Şu ana kadar müzikle ilgili birçok cemiyet kuruldu. Birçoğu varlığını sürdüremezken siz hâlâ ayaktasınız. Cemiyet bunu neye borçlu?

“Osmanlının son dönemlerinde Enderun-ı Hümâyûn iş yapamaz hale gelince, oralardaki sanatçılar dönemin demokratikleşme sürecinin de etkisiyle büyük dernekler kuruyorlar. Fakat çoğu dernek varlığını yürütemiyor. Musiki Cemiyeti ise 1917-18 yılında Telgrafçı Atabey tarafından kuruluyor. Kendisi müzisyen değildir fakat tiyatroya ve müziğe ilgisi vardır.”

“Milliyetçi, Türklüğü seven, yeni kurulacak hükümetin yanında yer alan bir kişiydi. O zaman gençleri yetiştirip cumhuriyetin kuruluşçularına destek vermeleri ve onları İstanbul’un işgaline karşı bilinçlendirmek amacıyla kurdu.

Emin Ongan 1927’de cemiyete katılıyor. Kendisi çok büyük bir müzisyen, organizatör, kemal-i bestekâr. Aynı zamanda radyoda hocaların hocası. 1975 senesinde bir araştırma yapılıyor. TRT İstanbul radyosundaki sanatçıların yüzde 75-80’i musiki cemiyetinden çıkmıştır. Onun talebeleridir. Ankara ve İzmir’de de neredeyse aynı.

Müzeyyen Senar’lar, Selahattin Pınar’lar, Ahmet Özhan’lar İnci Çayırlı’lar hep burada yetişiyor.

Cemiyetin ayakta kalmasının temel nedenlerinden ilki burada her şeyin müzikle ilgili olması ve müziğimizi de kaliteli icra etmemizdir. İkincisi yönetim kurulu üyeleri ve hocalar olarak bu işi ticarete dökmüyor, öğrencilerden ders ücreti talep etmiyoruz. Son olarak cemiyete giren kişi kapıda kimliğini, etnik kökenini, dinini, dilini ve unvanını bir köşeye bırakıp aramıza katılır. Haliyle cemiyette siyaset barındırmayız.”

Cemiyette eğitim müfredatınız nasıl işliyor?

“Cemiyetimizin 7 tane sınıfı var ve alımlarımız sınavla oluyor. Belirli bir yaş sınırı var. Bu sınır 35’ti biz 40’lara kadar yükselttik Tüm müfredatı 3 seneye böldük. Her sene 9 ayda bir üst sınıfa geçmek için sınav yapılıyor. Eğitim alanlar 3 yılın sonunda sınava giriyorlar ve icra heyetine geçip geçemeyeceklerini görüyorlar. Bir de yaşını geçirmiş fakat buraya çeşitli nedenlerle gelememiş kişiler için bir koro kurduk emekliler korosu gibi.

İş durumu olan sınıf gruplarına giremeyen kişiler için de cumartesi korosu kurduk. Çocuk koromuzu da dahil edersek 7 koromuz var.”

Gençler eskisi gibi Türk Sanat Müziğine ilgi göstermiyor. Cemiyetin bu konuda faaliyetleri var mı? Varsa nelerdir?

”Gençlere öncelikle müziği sevdirmemiz gerekiyor ve liselerde konferanslar düzenleyerek müziğin ne olduğunu anlatmak istedim.

Üsküdar Musiki Cemiyeti olarak Türk Sanat Müziği’ni sevdirmek amaçlı cumartesi günleri çocuklara eğitim veriyoruz. Şimdiden onlara gerçek müziği sevdiriyoruz.

Ayrıca TRT’nin açtığı çocuk şarkıları yarışmasında 3 şarkım Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okul kitaplarına konulmak üzere alındı.”

Sizce gelişen teknolojinin Türk Sanat Müziği’ne olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir?

“İnsanlara artık daha rahat ulaşıyoruz. Daha önceden duyuru yapıyorduk afiş asıyorduk vs. şimdi internet sitemiz var yani teknolojiden herkes gibi bizde faydalanıyoruz bu en önemli olumlu yani. İsviçre’den mektup gelmişti bize mektupta Türk Sanat Müziğini öğrenmek ve bizimle tanışmak istediklerini yazmışlardı. Olumsuz yönü ise maddi bir getirisi olmaması.”

Türk Sanat Müziğinin toplumdaki yeri sizce nedir? Bulunduğu yeri hak ediyor mu?

“Son yıllarda dünyadaki popülist eğilimler yüzünden klasik müzik eski itibarını koruyamıyor. Sanayi geliştikçe toplumdaki tempo hızlanıyor. Klasik müzik sabır ve eğitim isteyen bir sistem olduğu için insanların bunu dinlemeye ne vakti ne de tahammülü var.

Pop müziği de klasik müziğin temelinden oluşan hızlı ritimli bir tür. Benim son gözlemlerime göre pop müziği kısır döngüsü içinde bir nevi birbirlerini taklit ediyorlar şurada on tane pop müziği dinleyelim birbirinden ayırt edemezsiniz. Onların açılması lazım çünkü şu an bir kapanıklık içindeler ayrı bir renk yok.”

Arabesk diye bir sanat dalı yok!

“Arabeske gelelim aslında arabesk diye bir sanat dalı yok. Derlenip toplanmış sanat ve halk müziğinden alıntılar yapmış melodilerin yorum şeklidir. Daha çok köy ve şehirlerin arasında kalan kişilerin dramlarını yansıtır”

“Yaramaz Tarkan”

“Tarkan bu cemiyette yetişti ve onunla tanışmam biraz farklı oldu. Bir gün cam kırılmıştı kimin kırdığını sorunca Tarkan cevabını aldım ve onu odama çağırdım. Mavi gözlü, sevimli bir çocuk karşıma geldi. “Beni çağırmışsınız hocam” dedi. Bende “Ben Tarkan’ı çağırdım seni değil” deyince “Tarkan benim hocam” dedi. Biraz konuşup gönderdim onu.

Samimi söylemek gerekirse Tarkan’ı biz keşfetmedik. Onun döneminde birçok ünlü vardı ve ayırt etmemiz çok zordu. Bir albüm çıkardı ve birçok sözünü beraber yaptık. Tarkan gibi bir insan olmak çok zor. Yurt dışından çok teklif alıyor çok meşgul bir adam. Popüler olduktan sonra cemiyete gelemez oldu. Kısacası Tarkan’ın kişiliği ile ilgili şunu söyleyebilirim ki; düzgün, yardımsever bir insandır.”

Haber: Umutcan YILDIRIM / Delil Nesin ILGAZ