İBRAHİM YOĞURTÇU: “FOTOĞRAF MAKİNESİ BİR ARAÇ, ÖNEMLİ OLAN ZİHİNDE FOTOĞRAFI OLUŞTURMAK”

Fotoğrafçının teknolojiyle imtihanı: Piksel sayısı yaratıcılığı öldürür mü? – Argos ReklamFotoğraf çekmek günlük hayatımızın bir parçasıdır artık. Hayatımızın çok değerli anlarına şahitlik ederek, o anları bizim için ölümsüzleştirmiştir fotoğraflar. Bazen bir fotoğraf karesi çok şey ifade eder. Beni fotoğrafın büyülü dünyasına iten şeylerden bir tanesi de budur. Reklam Fotoğrafçısı Öğr. Gör. İbrahim Yoğurtçu’ya fotoğrafçılık ve fotoğraf hakkında merak ettiklerimi sordum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon bölümü mezunu, Argos Reklam ve Tanıtım Ajansı’nın kurucusu ve aynı zamanda İstanbul Aydın Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan İbrahim Yoğurtçu sorularımı cevapladı.

Fotoğraf çekmeye ne zaman başladınız? İlk fotoğraf makinenizi aldığınızda kaç yaşındaydınız?

Fotoğrafa görsele her zaman ilgim vardı. Ama çoğunun söylediği gibi çocukluğumdan beri bir hevesle başlamadım. Üniversite 1. sınıfta bir fotoğraf makinesi aldım. Görsele her zaman ilgim vardı ama bu daha çok sinema filmi, görüntü yönetmenliği üzerineydi. Üniversite 1. sınıfta Zenit marka bir fotoğraf makinesi aldım. Fotoğraf çekmeye başladım. 1991 yılından beri de hiç bırakmadım. Okul devam ederken de fotoğraf çektim. Dışarıda çalıştım para kazandım. Sonrasında hâlâ devam ediyorum.

Sizi fotoğraf çekmeye iten şey nedir? Fotoğraf çekmek sizce bir tutku mudur?

Şu soru geldi aklıma “fotoğraf sanat mıdır değil midir?”. Bana fotoğraf sanatçısı denmesinden hoşlanmıyorum. Fotoğraf ve görsel işlerin hepsinde şöyle bir güzellik var. Gerçekliği siz yeniden kurguluyorsunuz. Yani bir konuya herkesin baktığından farklı bir bakış açısıyla bakıyorsunuz. Biz buna bizim işlerin şeytan tüyü diyoruz. Dışarıdan bu pek hissedilmiyor, belli olmuyor. Ama bilinçli bir şekilde teknik bilgin de varsa bilerek isteyerek fotoğrafçılığın bütün alanlarında hem belgesel hem reklam hangisi olursa olsun bu gerçekliği yeniden yorumlamak büyük bir haz veriyor insana. En önemli konu bu bence. Tabii ki kimilerine göre fotoğraf sanattır. Bunun tadına ancak bir bakış açısı geliştirerek, tekniği geliştirerek, teknik bilgiyi geliştirerek varabiliyoruz.

Size fotoğraf sanatçısı denmesinden hoşlanmadığınızı söylediniz. Bunun sebebi nedir?

Fotoğrafta var olan bir şeyi yeniden yorumluyoruz. Sinemada bir karakter yaratıyorsun mesela; bir Ali karakteriFotoğrafçıların Reklam Dünyasındaki Yeri – Argos Reklam yaratıyorsun. O baştan aşağı senin karakterin onun oturmasına, kalkmasına, yürüyüşüne hatta oturup kalkmasının ne şekilde olacağına da sen karar veriyorsun. Sıfırdan bir Ali yaratıyorsun. Yeryüzünde bir milyon tane Ali olsa bile o Ali senin Ali’n. Ama fotoğraf öyle değil. Mesela İstanbul Boğaziçi Köprüsü var olan bir şey ve sen yorumunu katarak çekiyorsun. Veya herhangi bir ürün fotoğrafı, moda fotoğrafı olabilir. Dolayısıyla bundan hareket ettiğin zaman kendi adıma bir fotoğrafa, sinemanın yanında resim sanatının yanında sanat diyemiyorum. Yani onlara bakarak sanat diyemiyorum. Ama tabii ki o şekilde değerlendirenler var.

Peki siz kendinize ne denmesini istiyorsunuz? Fotoğrafçı mı denmesini istiyorsunuz?

Fotoğrafçı denmesine hiç gocunmuyorum. Fotoğrafçıyım zaten. Ama fotoğrafçılık çok gelişti. Derslere başlarken de önce bunu soruyorum hangi fotoğrafçılık? Bir insana fotoğrafçı denmesi çok saçma çünkü. 12 farklı fotoğrafçılık dalı var. Kısaca sayarsam dışarıda fotoğraf çekmek var. Manzara fotoğrafçılığı var. Belgesel fotoğrafçılığı, sokak fotoğrafçılığı, haber fotoğrafçılığı, magazin fotoğrafçılığı, reklam fotoğrafçılığı, yemek fotoğrafçılığı, moda fotoğrafçılığı, stüdyo fotoğrafçılığı, ürün fotoğrafçılığı, mimari fotoğrafçılık. Bunların hepsi fotoğrafçılık bu yüzden fotoğrafçıyım demek çok doğru bir kelime değil. Çünkü hemen soruyorlar hangi fotoğrafçılık ne fotoğrafçısısın. Ama ben kendime fotoğrafçı denmesinden çok memnunum. Fotoğrafçılık iyi bir meslek, güzel bir iş. Ben çoğunlukla müşterimle beraber reklam fotoğrafı çekiyorum. Konuyu nasıl çekeceğimize biz karar veriyoruz. Yani benim içinde bulunduğum bir grupla beraber karar veriyoruz. Onun yanında bana kreatif direktör denmesinde de sorun bulmuyorum.

Fotoğraf makinenizle aranızdaki bağı nasıl açıklarsınız. Fotoğraf makinenizi hep yanınızda mı taşırsınız, yani ben fotoğraf makinem olmadan dışarı çıkmam diyor musunuz hiç?

Hayır hiç öyle değil. Yani ben reklam çektiğim için bizde süreç bir yakalama gibi ya da sokak fotoğrafçılığı gibi gelişmiyor. Ve öyle olsa bile mesela yakın arkadaşlarım var ünlü fotoğrafçılar onların da makineyi çok seviyorum makinemsiz bir yere gitmem dediklerini zannetmiyorum. Fotoğraf makinesi bir araç önemli olan zihninde fotoğrafı oluşturmak. Fotoğrafı görme meselesi önce zihninde başlıyor. O yüzden makineyle aramda öyle duygusal bir bağ yok.

Özellikle bizim yaptığımız iş daha önceden kurgulandığı için mesela yarın gideceğiz kamyon çekeceğiz. Bu işi nasıl yapacağımızı ajansla kurguluyoruz. Mesela Balat’ta geziyoruz acaba karşımıza nasıl bir fotoğraf çıkacak gibi bir durum olmadığı için fotoğraf makinesi benim için sadece bir araç. Ama tabii ki teknik gereklilikleri yerine getirmesi için kaliteli bir makine iyi bir lens olmasına özen gösteriyoruz.

Reklam fotoğrafçılığı yapıyorsunuz.  Sokağa çıktığınızda sokağı çektiğinizde o zaman da sokak fotoğrafçısıyım diyebiliyor musunuz?

Ben şuna inanıyorum eğer fotoğrafçıysan her türlü fotoğrafı çekersin. Sıradan bir insanın gördüğünden farklı şeyler görürsün. Son dönemde çekemiyorum öyle bir zamanım yok. Ama telefonlar çok gelişti. İçindeki kameralar çok gelişti. Fırsat buldukça sokakta fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Ama özellikle ben bugün gideyim dışarıda fotoğraf çekeyim diyemiyorum çünkü öyle bir zamanım yok.

Sizce fotoğraflar her zaman gerçeği yansıtır mı?

Belki belgesel fotoğrafçılığı için söyleyebiliriz. Fotoğrafçılığın hangi türüyle ilgili olduğuna bağlı. Eğer belgesel çekiyorsanız, haber fotoğrafı çekiyorsanız, bir foto muhabiriyseniz mesela bir Ara Güler veya Coşkun Aral iseniz yani haber kaynaklıysanız o gerçekliği yansıtır. Zaten o fotoğrafçının amacı da o yoksulluğu, o keyfi, o ıstırabı anlatmaktır. Ama bakış açısına bağlı olarak başka bir taraftan da bakabilir. Tabii ki çoğu kez yansıtır. Fotoğrafçılığın türüne bağlı bir şey.

Fotoğrafını çekmeyi hayal ettiğiniz bir yer var mı? Şunu da çekmeliyim dediğiniz?

Tabii ki var. Ben Nepal ve Sibirya’ya belgesel fotoğrafı çekmek için gitmeyi hayal ettiğim bir yer. Kuzey ülkelerine gitmeyi çok

istiyorum. Grönland, Finlandiya, İsveç, Norveç o kuzey kültürüne ve oranın sade yaşamına hayranım. Hem mimarisine hem insanların hayata bakışına hayranım. Daha minimal bir yaşantıları var daha doğayla iç içe yaşantıları var. İskandinavya ülkelerine hayranlığım var. Finlandiya, İrlanda, İzlanda o soğuk ülkeler gri tonlar öyle bir hayalim var. Dediğim gibi Sibirya ve Nepal tarafı daha doğu mistisizmine yakın oralar var dışarıda fotoğraf çekme adına. Önümüzdeki yıllar proje stüdyoda zamanında İstanbul Aydın Üniversitesi’nde çok yaptık kadına şiddetle ilgili veya kuraklıkla ilgili. Daha kurgu şeyler çekmeyi seviyorum.

İyi bir fotoğraf çekmek sabırlı olmayı gerektirir. Siz fotoğraf çekmek için en doğru ana nasıl karar veriyorsunuz?

Dışarıda fotoğraf için geçerli yani sokak fotoğrafçılığı belgesel fotoğrafçılığı için geçerli. Evet sabır işi olabilir. Fotoğraf derken hangi fotoğraf türü olduğunun ayırımını yapmamız lazım. Sokakta çok önemli sabır. Mesela bir fotoğraf buldun Balat’ta bir sokakta şahane bir mimarisi var. Üzerine hayal ediyorsun buradan şimdi birisi geçse biz buna yaşam ögesi diyoruz. Esas işi bu olan arkadaşlarım var. Saatlerce bekledikleri oluyor o anlamda tabii ki önemli.

Reklam fotoğrafçılığı için geçerli değil mi?

Değil çünkü bizde her şey kurgu. Biz önceden ajansla konuşuyoruz. Yine kamyon örneği olsun. Yeni bir kamyon çıktı. Biz bunun nasıl tasarımını yapacağız. Yani billboardlarda nasıl görünecek. Daha sete gitmeden ajansta diyoruz ki biz bunu stüdyoda şu açıdan çekelim. Öyle olunca sete gidince hiç düşünmüyoruz. Yapacağımız çekimlerin çıktıları elimizde olduğu için mesaiye başlayıp ışığımızı yapıp bunu çekiyoruz. Bu mevzu daha çok anlık gelişen bir haber fotoğrafı, bir magazin fotoğrafı, bir sokak fotoğrafı için geçerli. Bizim işimizde şartlar bizim elimizde. O anlamda biz beklemiyoruz yani reklam fotoğrafçılığında. Gerçekten sokakta fotoğraf çekmek önceden bir teknik hazırlık, bir hayal gücü, kadraj bilgisi ve sabır gerektirir.

Bugüne kadar çektiğiniz fotoğraflar arasında sizde en çok etki yaratan fotoğraf hangisiydi?  Ya da var mı öyle bir fotoğraf?

Var çok fotoğraf var. Mesela Doğu Beyazıt’ta çektiğim kahvede konuşan iki vatandaşın fotoğrafı var. Çok doğal arkada sıvası dökülmüş bir duvar. Birisi sigara içiyor çok kederli bir yüz halleri var. Ben o fotoğrafımı çok seviyorum. Tabii ki bir sürü var. Mesela babamın çektiğim bir fotoğrafı var. Dergilerde kapak olmuştu. O fotoğrafı çok beğeniyorum. Bu ikisi benim için çok önemli. Zaten çeşitli dergilerde bu fotoğraf kullanılmıştı.

Peki babamın fotoğrafı dergi kapağı oldu dediniz. Nasıl bir dergiydi. Neden babanızın fotoğrafı?

Ben Karadenizliyim. Bir gezi dergisiydi. Karadeniz ile ilgili bizim oralarla ilgili bir konu yapmıştık. Yaylalar konusunda çok çalıştım. Çay konusuydu. Babam evin bahçesinde otururken çay tarlaları vs. öyle bir fotoğrafı vardı. Şapkalı çok beğenmişlerdi. Onu kullanmışlardı orada.

Herkes iyi fotoğraf çekebilir mi sizce? Fotoğraf çekme konusundaki önerileriniz nelerdir?

Herkes fotoğraf çekebilir niye çekemesin ama bir işi sevmek çok önemli. Yani bütün ruhunla fotoğrafa sarılmak zorundasın. Çünkü bu bir edebiyat değil. Bu bir şey üretme değil. Bir fabrika şeyi değil. Bu bir sanat işi sanat bakış açısı gerekiyor. Farklı bir bakış açısı gerekiyor. Bunun için başkalarının gözünden değil kendi bakış açını yaratman gerekiyor. Entelektüel bir bilgi birikimi gerekiyor iyi bir fotoğrafçı olmak için. Zaten fotoğrafçılık eğitimi almamış mimarlık mezunu ya da Türk dili mezunu ama hayata bakışı ve teknik bilgisi olduğu için çok iyi fotoğraflar çeken fotoğrafçılar var. Fotoğrafçılık eğitimi almamış bunlar. Yani özetle eğer kendini yetiştirirse ve geliştirirse ki onu parantez içinde söylüyorum entelektüel bilgi birikimine sahip ise iyi fotoğrafçı olabilir. Eğitim şart ama fotoğrafçılık eğitimi alanların dışında da eğer bu söylediğim şartları

yerine getirirse insanlar en az fotoğrafçılık eğitimi almış kişiler kadar fotoğraf çekebiliyorlar. Özellikle bunu açarsak mesela güzel sanatlar eğitimi almış birisi resim eğitimi almış birinin perspektif bilgisi oluyor. Mimarlık eğitimi almış arkadaşların daha çok mimari yapı bilgisi gene uzaklık yakınlık bilgisi oluyor ve çok iyi fotoğraf çekiyorlar. Üzerine de tabii teknik bilgiyi tamamladıkları zaman aradaki şeyi kapatmış oluyorlar.

Son olarak tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi bizi birçok şeyden mahrum bıraktı. Peki bu pandemi süreci sizi fotoğraf çekmekten alıkoydu mu?

Tabii ki etkiledi. Ama şöyle bir avantajımız var. Bu sayısal fotoğrafın çıkmasından sonra fotoğraf makinelerinin cep telefonlarına girmesinden sonra artık her yerde her şartta fotoğraf çekebiliyoruz. Yani eğer fotoğraf çekmeyi istiyorsa bir kişi evde de, arabada da, evin balkonunda da, evin mutfağında da, evin bahçesinde de, müthiş kareler çekebilir. Maksat o fotoğraf görme dediğimiz kafanda fotoğraf yaratma ve onu entelektüel bilgi birikimi olarak özetlediğim şey varsa aslında bu pandemi fotoğraf çekmeyi engellemez. Tabii ki dışarıda proje yapanları engeller. Konu dışarıda geçiyorsa. İstanbul’un tarihi yerlerini çekeceksen zor. Ama makinelerin artık ışığa duyarlılığı yani ASA değerleri çok yükseldi. Objektif kaliteleri çok yükseldi. Çektiğimiz fotoğrafları düzenleyebiliyoruz. Bu pandemi sürecinde geçen dönem, arkadaşlara virüsün evdeki etkisini çalıştırdım. Müthiş fotoğraflar geldi. Evde otururken, kitap okurken gibi. O yüzden olaya biraz bu taraftan bakmak lazım.

Reklam fotoğrafçılığını da etkiledi o zaman değil mi?

Reklam fotoğrafını genel ekonomik döngüyü etkilediği için etkiledi. Kamyon satılmıyor ki sana yeni kamyonun fotoğrafını çektirsin. Veya yeni bir kamyon üretsin yani bizim direkt ticaretle ilgili olduğu için tabii ki etkiledi. Onun yanında hangi işler arttı bu e-ticaret işleri. Orada tam tersi herkes online alışverişe yönlendiği için bir sürü yeni mağaza açıldı. Bir sürü işletme e-ticaret sitesi kurdu. O tarafta da olumlu yönde iş akışı oldu. Öyle diyebiliriz.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Fotoğrafçılığın dijitalleşmesi ve fotoğraf makinelerinin cep telefonuna girmesinden sonra şöyle bir algı oluştu. Fotoğrafçılık bir meslek olamaz gibi. Sanki fotoğrafçılıktan para kazanılmaz gibi. Herkes fotoğrafçı olabilir gibi. Sanki fotoğrafçılık ucuzladı gibi tırnak içinde söylüyorum algı var. Hiç öyle değil. Sadece bu sosyal medyaların artmasıyla çok fazla fotoğraf görür olduk. Çok fazla fotoğraf görmek demek şöyle bir algıya yol açtı. Yani kaliteli fotoğrafın limiti düştü. Fotoğraf hâlâ hayatla ilgilidir veya herhangi bir konuyla ilgilidir. Siyasetle ilgili iklim değişikliğiyle ilgili ya da içsel kişisel bir konunun ifade edilme aracı bu hiç değişmedi. Eğer bir derdin varsa herhangi bir konuyla ilgili bunu fotoğrafla ifade edebilirsin. Dolayısıyla bu konuda kafa karışıklığı bizi biraz mutsuz ediyor. Fotoğraf hâlâ bir kendini ifade etme aracı olarak durduğu yerde duruyor bu özelliği hiç değişmedi diyebiliriz.

Söyleşi: Runahi Özay (İAHA)