ÖZGÜR RUHLARIN YERİ: MAGNUM FOTOĞRAF AJANSI

0
2413

Fotoğraf tutkunu olan; maceracı bir Macar’ın, entelektüel bir Fransız’ın, utangaç bir Polonyalı’nın ve sessiz bir İngiliz’in tesadüfen yollarının kesişmesiyle kurulmuş Magnum Fotoğrafçılık Ajansı. 1947 yılında New York’ta bir restoranda kuruluş kararı alındığında fotoğrafçılık dünyasında asla silinmeyecek bir iz bırakacaktı ve bu dört adamın henüz bundan haberi yoktu…

Bazı anlar vardır ki bir kere yaşanır. Fotoğrafçı, an’ı fark ettikten sonra çektiği görüntüler ile o an’ı dondurup bir fotoğraf karesine hapseden kişidir. O an’ı birkaç salisede yakalayan fotoğrafçının çektiği görüntüler “an” olmaktan çıkarak ölümsüzleşir. Fotoğraflar sayesinde saliselik anlara 

saatlerce bakma imkânı buluruz. Fotoğraf makinelerinin hayatımızdaki önemi esas güzelliği bu noktada başlar.

Geçmişte fotoğrafçılara yapılan baskılar ve kısıtlamalarla özgürlük arayışına girilmiş, özgür bir fotoğraf ajansı kurulmak istenmiştir. Bu durum, özgür ruhların yeri olan Magnum Fotoğraf Ajansı’nın kurulmasına neden olmuştur.

Kaderin yollarını kesiştirdiği dörtlü

Birbirinden zıt yaşam tarzlarına, düşüncelere ve geçmişe sahip; dört farklı kişilik olan Robert Capa, David Seymour, Henri Sartier Bresson ve George Rodger etrafında Magnum Fotoğraf Ajansı kurulmuştur. Magnum Fotoğraf Ajansı’nın öyküsünü daha iyi anlamak adına bu dört farklı kişiliği tanıyalım.

Polonyalı olan David Seymour, zengin ve kültürlü bir ailede yetişerek iyi bir eğitim almıştır. Eğitimine Sorbonne’da devam edebilmek için Paris’e gelmiş fakat ailesinin işleri bozulunca çalışmak zorunda kalmış, haber fotoğrafçısı olmuştur. Başarılı bir haber fotoğrafçısı olmasıyla Paris’in sol görüşlü fotoğrafçı ve edebiyatçılarından oluşan bir grubun davetini almıştır. Burada Henri Cartier Bresson ile tanıştı. Bresson, çok zengin bir aileden gelmiş; iyi okullarda eğitim almıştır. Magnum kurucularından ve yüzyılın fotoğrafçısı olarak da nitelendirilen Fransız entelektüel Henri Cartier-Bresson, radikal solcu fotoğrafta devrim yaratmış bir isim olmayı başarır.

1908 yılında İngiltere’de doğan George Rodger ise İngiliz donanmasında görev aldıktan sonra BBC’nin The Listener dergisinde fotoğrafçı olarak ve Black Star Ajansı’nda kısa bir görev yaparak çalışmıştır. Londra hava saldırısı resimleri sayesinde Life dergisinin savaş muhabiri olmuştur. Robert Capa ise İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan ordusunu takip ederken Napoli Körfezi’nde George Rodger ile tanıştı. Böylelikle, kaderin yollarını kesiştirdiği bu dörtlü Magnum Fotoğraf Ajansının kurucuları oldu.

Birbirinden farklı dört karakter

David Seymour, her daim takım elbisesiyle dolanan, kibar, utangaç, Polonyalı bir Yahudi’ydi. Zengin, kültürlü bir aileden gelen Seymour iyi bir eğitim almıştır. Eğitimine Sorbonne’da devam edebilmek için Paris’e gelmiş fakat ailesinin işleri bozulunca çalışmak zorunda kalmış, haber fotoğrafçısı olmuştur.

Magnum’un dördüncü üyesi, sessiz sedasız bir İngiliz olan, öğrenci yıllarında kendini “hayalci” olarak tanımlayan George Rodger ise bu dört birbirinden farklı karakteri şöyle anlatacaktır:

“Bugüne dek böylesine farklı tipte dört şahsiyetin nasıl bir arada kalıp bu kadar uzun süre devam edebildiğini anlamış değilim. Kökenlerimiz, yaşama biçimlerimiz ve çalışma tarzlarımız bundan daha farklı olamazdı.”

Bu dört farklı kişiliğin Magnum Fotoğraf Ajansı  çatısı altında toplayan tek ortak nokta fotoğraftı.

Dünyanın en önemli fotoğraf ajansı

Tarih, 1947’yi gösterdiğinde Magnum Fotoğraf Ajansı kurulmuş, fotoğrafçılık ve habercilik sahasına ilk adım atılmıştı. Yaşadığı baskılardan şikayetçi olan Robert Capa, ajansın temelini özgürlük üzerine kurmak istemiştir ve diğer üyeler de onun bu fikrine uymuşlardır. Ajans bünyesinde çalışan fotoğrafçılar, fotoğraflarını kendi isteklerine göre çekmekte özgürdüler. Ajansın zorlu bir üye kabul prosedürü vardır. Ajansa katılmak isteyenler zorlu süreçlerden ve denemelerden geçerek üyeliklerini kabul ettirebilmişlerdir. New York, Paris, Londra ve Tokyo’da ofisleri olan bu özgün ajans, dünyanın en önemli ajansı pozisyonundadır.

Magnum Fotoğraf Ajansı, sanat ve savaş fotoğraflarıyla dikkat çeker. Ajansın cesur fotoğrafçıları, insanları savaşın gerçekliğiyle baş başa bırakmak ve insanları bilgilendirmek amacıyla dünyadaki savaş cephelerine, çatışmalara katılmışlardır. Bu yolda pek çok Magnum çalışanı hayatını kaybetmiştir. Ajansın kurucusu Robert Capa da Hindiçin’de savaş fotoğrafı çekerken bir mayına basarak trajik bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Fikrimce hüzünlü olan savaş fotoğraflarıyla dünyada neler olup bittiğini göstermiş ve adını “gelmiş geçmiş en başarılı savaş fotoğrafçısı” olarak tarihe yazdırmıştır. Savaşın bıraktığı yıkımlar, dört kurucunun da hayatına etki etmiştir.

Magnum’un ilk adımlarının New York Batı 53. Cadde’deki Modern Sanat Müzesinin ikinci katındaki şık bir restoranda atıldığı biliniyor. Kurucularının ardından yavaş yavaş üyelerini toplamaya başlayan bu ünlü fotoğrafçılık ajansının ilk üyeleri Werner Bischof, Etrn Haas ve Haas’ın araştırmacısı Inge Morath olmuştur.

Bu isimlerin dışında, Magnum Fotoğraf Ajansı’nda çalışan ünlü fotoğrafçılara baktığımızda şu isimleri sıralayabiliriz:

“Werner Bischof, Dennis Stock, George Rodger, Thomas Hoepker, Ian Berry, René Burri, W. Eugene Smith, Abbas, Raymond Depardon, Steve McCurry, Sebastião Salgado, Leonard Freed, Josef Koudelka, Henri Cartier-Bresson, David Seymour, James Nachtwey, Trent Parke, Jonas Bendiksen, Nikos Economopoulos, Ara Güler…”

Dünyaca ünlü fotoğrafçımız Ara Güler’de Magnum’da görev yapmıştır

İkinci Dünya Savaşı ardından, belirsizliğin kapladığı ortamda kurulan, dünyanın en önemli ve en büyük fotoğraf ajanslarından olan Magnum’da görev yapmış ünlü fotoğrafçıların arasına, genç yaşta kameranın dili olmayı başarmış Ara Güler de henüz 25 yaşında katılmıştır. Dünyaca ünlü fotoğrafçımız Ara Güler, Henri Bresson ile tanışarak 1953 yılında Magnum Fotoğrafçılık Ajansı’na katıldı ve İngiltere’de yayımlanan “Photography Annual Antalojisi” onu dünyanın en iyi 7 fotoğrafçısından biri olarak tanımladı. Üstelik ünlü İstanbul fotoğraflarının bazıları, Alfred Hitchcock, Salvador Dali ve Pablo Picasso’yu çektiği fotoğraflar Güler’in Magnum fotoğrafçısı olduğu dönemindendir.

70 yılı aşkın süredir devam eden Magnum Fotoğraf Ajansı, insanın gerçekliğini tüm çarpıcılığıyla gözler önüne sermiş; tüm dünyaya dokunabilmeyi başarmıştır. Ajans, ortaya koyduğu işlerle insanların dünyaya daha farklı bir gözle bakmasını sağlamıştır. Kaderin dört zıt ruhu bir araya getirmesiyle kurulan Magnum Fotoğraf Ajansı’nın dünyaca başarılı olmasındaki sır, zıtlıkların uyumunda gizlidir belki de…

Yazı: Şevval Çakaloğlu (İAHA)

Yayına Hazırlayan: Burçin Yağız (İAHA)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here